Avrupa Birliği bayrağı, Avrupa Birliği tarafından finanse ediliyor

Bakımevlerinin Hukuki Sorunları

Bakımevlerinin Hukuki Sorunları

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ENGELLİLERİN HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME IŞIĞINDA BAKIMEVLERİNİN HUKUKİ SORUNLARI


Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına Dair Sözleşme (“BM EHS”) ve Operasyonel Protokolü 2006 yılında imzalanarak yürürlüğe girmiş olup, bilindiği üzere Türkiye’de bu sözleşme ve ek protokolünün taraf ülkesidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesinin 5. Fıkrası usulüne uygun olarak imzalanmış ve onaylanmış uluslararası sözleşmeleri kanun hükmünde kabul etmektedir. Diğer bir deyişle, usulüne uygun imzalanarak yürürlüğe giren tüm uluslararası sözleşme hükümleri aynı çıkartılan kanun ve yönetmelikler gibi, mevzuatımızda yer bulmakta ve uygulanmak zorundadır. Çıkartılan kanun, yönetmelik, tüzük, genelge ve benzeri mevzuatın da sözleşme hükümleriyle çelişmemesi gerekir; çeliştiği takdirde sözleşme hükümleri esas alınmaktadır.
BM EHS, “Nothing without us, about us” yani “biz olmadan, bizim hakkımızda hiçbir şey” felsefesiyle engelli bireylerin yazım aşamasında aktif görev aldığı bir sözleşme olduğu için, sözleşmenin genel hükümlerine baktığımızda “insan onuruna yaraşır yaşam” vurgusu önemle taşımaktadır. Sözleşmeye taraf devletlerin engelli bireylerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin bir düzenleme yaparken ya da yapılan bir düzenlemenin uygulanmasında insan onuruna yaraşır tutum ve davranışlarla engelli bireyin görüşü alınarak ilgili düzenleme ve uygulamanın yapılması gerekmektedir. BM EHS, engel durumu ne olursa olsun engelli bireylerin “birey” olarak kabul edilmesi temelini taşımaktadır.
Türkiye’de BM EHS öncesi Özürlüler Hakkında Kanun (yeni adıyla Engelliler Hakkında Kanun) ile engelli bireylerin eğitim, sağlık, yaşam, barınma, vb. gibi temel hak ve özgürlükleri çerçeve olarak düzenlenmişti. Ancak bu kanun çerçeve bir kanun olduğu için uygulanması konusunda herhangi bir yönetmelik yapılmamıştı. BM EHS sonrası kanun maddeleri güncellenerek yürürlükteki halini alsa da çerçeve kanun olduğu için düzenleme vasfının ilerisine gidememektedir.
Bakımevlerinde yaşanılan tüm bu sorunların çözümü BM EHS’nin tek bir maddesiyle ilgili olmayıp, sözleşme tüm boyutlarıyla ele alınmalıdır. Sözleşmenin pek çok maddesi bakımevlerinde yaşanılan hak ihlallerini yasaklayan maddelerden oluşmaktadır.
Engelli bireyler, mevcut Türk Medeni Kanunu’ndaki vesayet sistemi dolayısıyla temel hak ve özgürlükler ile bu özgürlükleri kullanma konusunda kısıtlanmıştır. Aileler engelli çocuklarını vesayet altına aldırmak istemese dahi gündelik hayatta engelli bireylerin “hata yapma” ihtimali ve toplumun engelli bireyi koruma içgüdüsü nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinin kolaylıkla kısıtlandığını görmekteyiz. Türk Medeni Kanunu’nun kaynak kanunu olan İsviçre Medeni Kanununun vesayete ilişkin hükümlerinde 2008 yılında yapılan değişiklikle, yurtlarda veya bakım kurumlarında kalan ayırt etme gücü bulunmayan kişilerin korunması amacıyla uygulanması zorunlu, sözü edilen kişilerin hukuki durumlarını belirli açılardan iyileştirmeye yönelik bir düzenleme getirilmiştir. Bu yönde ayırt etme gücü bulunmayan kişi ile kurum arasındaki bakım sözleşmesinin asgari içeriği, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin temsili, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin kişiliğinin korunması, bu bağlamda hareket özgürlüğünün sınırlanmasının şartları, ilgili kurumların denetimi ve ilgili kurumların kararlarına karşı yasal başvuru yolları hakkında önemli hükümler öngörülmüştür. Sözü edilen hükümler, ayırt etme gücü bulunmayan kişi ile kurum arasındaki hukuki ilişkiye şeffaflık sağlanması ve ayırt etme gücü bulunmayan kişinin kişiliğinin korunması yönünden dikkate değerdir.
Madde 12 - Yasa Önünde Eşit Tanınma
Taraf Devletler, engellilerin bulundukları her yerde kişi olarak tanınma hakkına sahip olduklarını yeniden onaylar.
Copyright © 2022 by BAGATUR LAW,
All rights reserved. This white paper or any portion thereof may not be reproduced or used in any manner
whatsoever without the express written permission of BAGATUR LAW except for the use of brief quotations in a
white paper review.
Türkiye’de ayırt etme gücü bulunmayan erişkinlerin ihtiyaç duyduğu bakım ve desteğin sağlanması, özellikle yaşlı ve engelliler bakımından 2828 sayılı ve 24.05.1983 tarihli Sosyal Hizmetler Kanunu ve bu Kanuna dayanarak çıkarılan çeşitli Yönetmelikler çerçevesinde düzenlenmiştir. Türk hukukundaki düzenlemelerin isabetli yönleri bulunmakla birlikte, ilgili mevzuat genel olarak değerlendirildiğinde bütünlükten uzak bir görünüş sergilemektedir. Özellikle ilgili sosyal hizmet kuruluşlarında kalan kişilerin etkili bir biçimde korunmasını sağlayacak açıklıkta hükümler bulunmamaktadır.
Türk hukukunda kurumda kalan erişkinlerin ve özel bakım gerektiren kişilerin hukuki durumunun güncel bir bakış açısıyla, bütünlük gösterecek şekilde kanun temelinde düzenlenmesi isabetli olur. Bu süreçte İsviçre hukukundaki düzenleme ve konuyla ilgili bilimsel görüşler de dikkate alınabilir. Ancak her şekilde düzenleme, kişilik hakkını, kişinin kendi geleceğini belirleme hakkını ve insan haysiyetini eksen alan anlayışla gerçekleştirilmelidir.
Engelli bireye çocukluğundan itibaren kapsayıcı, yoğun ve sürekli özel eğitimle toplumun aktif bir öznesi haline getirmek yerine, gelip geçici çözümler ile engelli bireyin topluma uyarlanmaya çalışılmasının bir politika haline gelmesi, ailelerin evde bakım konusunda desteklenmemesi, yalnız bırakılması ve gerek ekonomik gerekse sosyal nedenlerden dolayı engelli bireyler hayatlarının 20’li yaşlarından sonra artan davranış problemleri nedeniyle bakımevlerine yatırılmakta ve hayatlarını orada insanlık dışı koşullarda geçirmesi durumları söz konusu olmaktadır.
Bakımevlerinde kalan çoğu engelli bireyin sözleşmeyle korunan bütün temel hak ve özgürlüklerinde hak ihlalleri yaşanmaktadır. Öncelikli olarak sözleşmenin 10. Maddesinde düzenlenen yaşam hakkının ihlaline varan ihlallerle karşılaşılmaktadır. 27 Temmuz 2022 tarihinde iddialara göre bakımevindeki bakım personeli tarafından kötü muameleye bağlı olarak vefat eden otizmli gencimiz dışında 2021 yılında Elazığ’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan ruhsat usulü çalışan özel bir bakımevinde otizm spektrum bozukluğu ve zihinsel engel tanılı Murat Can Ayas isimli genç bakım personelinin ihmali sonucu vefat etmiş olup, soruşturması halen Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’nda sürmektedir.
Yaşanan hak ihlali ölüm sonuçlandığında ya da sonuçlanmasa dahi engelli bireyler ile ailelerinin sistemdeki doğrudan ya da dolaylı ayrımcılık dolayısıyla hak arama özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Engelli bireyler “birey” olarak kabul edilmedikleri, hatta “kayıp birey” olarak görüldükleri için mahkemeler nezdinde yaşadıkları hak ihlallerini duyurmak zorlaşmaktadır. Elbette bu husus toplumun engelli bireye olan bakış açısıyla alakalı olsa da, BM EHS bu gibi durumları önlemek için farkındalık çalışmaları yapılmasını da taraf devletlere pozitif yükümlülük olarak yüklemiştir. Pendik Bakımevinde yaşanan darp, cebir ve istismar iddiaları konusunda halen soruşturma ve kovuşturma dosyaları bulunmaktadır. Bu yönde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Pendik Bakımevi’nde kalan otizmli bir gencin elleri ve kolları bağlanmak suretiyle bir odaya fırlatıldığı, başını vurarak beyin sarsıntısı geçirdiği olay neticesinde açılan ceza davasında ilk derece mahkemesi beraat kararı vermiş olup, dosya bölge adliye mahkemesinde istinaf aşamasındadır. Bu yönde bir kararın gerekçesi ise ilk derece mahkemesince “hukuka uygunluk sebebi” olarak gösterilmiş olup, hukuka uygunluk sebebi olarak meşru müdafaa belirtilmiş olsa da dosyada otizmli gencin bakım personeline saldırdığına ilişkin bir delil olmamakla birlikte, elleri ve kolları vücudunun arkasından bağlı olan otizmli genç yere düştüğünde tekmelendiği sonrasında boynundan tutmak suretiyle kaldırılarak bir odaya atıldığı apaçık kamera kayıtlarıyla ortadadır. Bu noktada dosyada
Madde 10 - Yaşama Hakkı
Taraf Devletler her insanın yaşama hakkına sahip olduğunu yeniden onaylayarak engellilerin bu haktan etkin ve diğer bireylerle eşit koşullar altında yararlanmalarını sağlayacak gerekli tüm tedbirleri alır.
Copyright © 2022 by BAGATUR LAW,
All rights reserved. This white paper or any portion thereof may not be reproduced or used in any manner
whatsoever without the express written permission of BAGATUR LAW except for the use of brief quotations in a
white paper review.
mukim objektif ve somut delillerin otizmli genç ve ailesinin lehine olması bile mahkemenin kasten yaralama suçundan hüküm kurmasına yeterli gelmemiş, mahkemeyi tatmin etmemiştir.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği konusunda, yine Türk Medeni Kanunu’nun 432. ve devamı maddelerinde düzenlenen koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması ve vesayet hükümlerinden kısıtlının (vesayet altındaki bireyin) kuruma yatışına karar verilmesi maddeleri çelişmektedir.
Bu konuda kaynak kanunda olduğu gibi kişiye kendisi hakkında bizzat karar verme (kendi geleceğini belirleme) hakkını kullanma imkanının sağlanması, aile kurumunda dayanışmanın güçlendirilmesi, ayırt etme gücü bulunmayan kişilerin bakımevlerinde korunmalarının sağlanması, resmi tedbirlerde orantılılığın sağlanması, hukuki korumanın güçlendirilmesi ve koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması amacıyla mevcut olan eksikliklerin giderilmesi, çocukları ve yetişkinleri koruma makamının kurulması, velayet hakkının genişletilmemesi, fiil ehliyetinin sınırlandırılmasının ya da kaldırılmasının ilan edilmemesi gibi değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. Yine ülkemizde ruh sağlığı alanına özgü tanımlı bir ruh sağlığı yasası bulunmamaktadır. Bu eksiklik başta Türkiye Psikiyatri Derneği olmak üzere ruh sağlığı çalışanları ve bu alanda çalışan meslek dernekleri tarafından çok uzun süredir dile getirilmektedir. Halen taslak olarak hazır bulunan Ruh Sağlığı Yasa taslağının amaç kısmında yasanın temel amacı aşağıdaki gibi tanımlanmıştır;
“Bu yasanın temel amacı insan hakları ve çocuk hakları ilkeleri doğrultusunda toplum ve bireyin ruh sağlığının korunmasına ve ruhsal yönden sağlıklı gelişimin sağlanmasına yönelik temel ilkeleri belirlemek, ruh sağlığı sorunu olan bireyleri saptamak, ilgili hizmet standartlarını tanımlamak, ruh sağlığı hizmet ve desteklerine acil erişim ihtiyacı duyan bireylerin, ihtiyaç duydukları hizmet ve destekleri, mümkün olan en kapsamlı ölçüde ve gönüllü temelde almalarını ve kendi iyileşme süreçlerine dahil olmalarını, bu doğrultuda verilecek önleyici, destekleyici ve iyileştirici hizmetleri mümkün olan en az kısıtlayıcı ve en uygun yöntemlerle sağlamaktır. Ayrıca sosyal bağlar kurulmasını, ekonomik kendine yeterlik sağlayacak hizmetler ağı düzenlenmesini ve denetlenmesini de sağlamaktır.”
Yasa taslağının kapsam kısmı ise şu şekilde tanımlanmıştır; “Bu yasa, ruh sağlığı alanında gelişimi koruyucu, destekleyici ve bağımsız yaşam becerilerini kazandırıcı, önleyici, tedavi edici, iyileştirici hizmetler ile eğitim ve sosyal destek hizmetlerine ve denetimlerine ilişkin usul ve esaslar ile bu yasanın uygulanmasında ilgili Bakanlıklar, yetkili idare ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar”. Bu yasanın bir an önce çıkarılması gerekmektedir.
Madde 13 - Adalete Erişim
Taraf Devletler engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında adalete etkin bir şekilde erişimini sağlamalıdır. Bunun için usule ve yaşa uygun düzenlemeler yapılmalı ve soruşturma ve diğer hazırlık aşamaları ve tanıklık dahil tüm hukuki işlemlere doğrudan ve dolaylı katılımları kolaylaştırılmalıdır.
Madde 14 -Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği
Taraf Devletler engellilerin diğer bireylerle eşit koşullar altında aşağıdaki haklardan yararlanmasını sağlar: (a) Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından yararlanma; (b) Özgürlüklerinden hukuka aykırı veya keyfi bir şekilde mahrum bırakılmamaları, özgürlüğün kısıtlandığı hallerin hukuka dayalı olması ve engelliliğin, hiçbir koşulda özgürlüğün kısıtlanmasının gerekçesi olarak gösterilmemesi.
Copyright © 2022 by BAGATUR LAW,
All rights reserved. This white paper or any portion thereof may not be reproduced or used in any manner
whatsoever without the express written permission of BAGATUR LAW except for the use of brief quotations in a
white paper review.
Görüleceği gibi bakımevlerinde yaşanan sorunları çok boyutlu ve kapsamlı olması nedeniyle sadece “sorumluları cezalandırma” ya da “sadece bakımevlerine yönelik düzenleme yapma” mantığı ile ele almanın çok yarar sağlamayacağı düşüncesine inanmaktayız. Bu konuda mevcut yasalar temelinde düzenlemeler, değişiklikler yapmak gerekmektedir.
Bu yönde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ümit Bilgiç v. Türkiye 22398/05 No.’lu kararı da mevcut olup, ilgili içtihatta genel olarak koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması kararına karar veren mahkeme ile denetim mekanizmasının net, anlaşılabilir ve basit şekilde ifade edilmemiş olması, yatışı yapılan kişinin tek başına bu karara itiraz edemiyor oluşu gibi hususlar ihlal olarak sayılmıştır. Aynı şekilde bakımevlerine yatırılan engelli bireyler hakkında vesayet altındaysa, vesayet makamı (sulh hukuk mahkemesine) bilgi verilerek engelli maaşlarının kesilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Halbuki bu ücretin engelli bireye ait banka hesabına durarak bakımevinden çıkışı sonrası kullanılabilir olması BM EHS’nin yorumuna daha yakın bir uygulama olacaktır.
Bakımevlerinde yaşanan sorunların kaynağı engelli bireylerin erken çocukluk döneminden itibaren kapsayıcı, yoğun ve sürekli eğitimle topluma dahil edilmesi yönünde politikaların geliştirilememesi ve uygulanamaması kaynaklıdır. Münferit olaylar üzerinden değil, toplumsal farkındalık politikaları üzerinden engelli bireyi en az kısıtlayıcı ortamlarda yaşaması ve bakımına ilişkin çalışmalar yapılmalıdır. Nitekim bağımsız yaşam, topluma dahil olma ve kişisel asistan projeleri (Bkz. ENIL) Avrupa’daki pek çok
Madde 16 - Sömürü, Şiddet veya İstismra Maruz Kalmama
1. Taraf Devletler engellilerin ev içinde ve dışında sömürüye uğramasının, şiddete ve istismara maruz kalmasının, bu tutumların cinsiyete dayalı hali dahil her biçiminden korumak için uygun yasal, idari, sosyal, eğitsel ve diğer tüm tedbirleri alır.
2. Taraf Devletler engellilere, ailelerine, onların bakımını sağlayanlara cinsiyetlerine ve yaşlarına uygun yardım ve desteği sağlayarak sömürü, şiddet ve istismar vakalarının nasıl önleneceğine, tespit edileceğine ve bildirileceğine dair bilgi ve eğitim vererek sömürünün, şiddetin ve istismarın her biçimini önleyici uygun tüm tedbirleri alır. Taraf Devletler koruma hizmetlerinin yaş, cinsiyet ve engellilik konularına duyarlı olmalarını sağlar.
3. Taraf Devletler sömürünün, şiddetin ve istismarın her biçimini önlemek için engellilere hizmet etmeye yönelik tüm tesislerin ve programların bağımsız merciler tarafından etkin bir şekilde denetlenmesini sağlar.
4. Taraf Devletler koruyucu hizmetlerin sunulması sırasında meydana gelenler de dahil olmak üzere sömürünün, şiddetin veya istismarın herhangi bir biçiminin mağduru olan engellilerin fiziksel, zihinsel ve psikolojik olarak tedavisi, rehabilitasyonu ve sosyal açıdan yeniden bütünleşmesini sağlayıcı uygun tüm tedbirleri alır. Söz konusu iyileşme ve yeniden bütünleşme, kişinin sağlığına, öz saygısına, onuruna, özerkliğine kavuşmasını sağlar ve yaş ve cinsiyetiyle bağlantılı özel ihtiyaçlarını dikkate alır.
5. Taraf Devletler engellilere karşı sömürü, şiddet ve istismar vakalarının tespiti, soruşturulması ve gerekli hallerde kovuşturulmasını sağlamak için kadın ve çocuk merkezli yasa ve politikalar dahil etkili yasa ve politikaları yürürlüğe koyar.
Copyright © 2022 by BAGATUR LAW,
All rights reserved. This white paper or any portion thereof may not be reproduced or used in any manner
whatsoever without the express written permission of BAGATUR LAW except for the use of brief quotations in a
white paper review.
sözleşmeye taraf devlet tarafından uygulanmaya çalışılmaktadır. Engelli kişinin ailesi ya da üçüncü bir kişiye en az bağımlı şekilde yaşayabilmesine ilişkin eğitim, rehabilitasyon ve farkındalık projeleri yaratılmalı, uygulanmalı ve uygulanması denetlenmelidir. Sözleşme’nin 19. Maddesi bu durumu açıkça, “Engellilerin kişisel destek dahil olmak üzere toplum içinde yaşamak ve topluma dahil olmak için ihtiyaç duydukları konut içi, kurum içi ve diğer toplumsal destek hizmetlerine erişimleri sağlanmalı ve engellilerin toplumdan tecridi ve ayrı tutulması önlenmelidir” şeklinde ifade etmiştir. Sözleşmede öngörülen sistem ile şu anda bakımevlerinde uygulanan sistem arasında ciddi farklılıklar vardır. Engelli bireyler bakımevlerinde tecrit edilmekte, bakımevleri dışında engelli bireylerin bakım ve rehabilitasyonu için uygun ortam sağlanmamakta, aileler engelli bireyi bakımevlerine bırakmaya mecbur bırakılmaktadır.
Bakımevlerindeki hak ihlalleri yalnızca doğrudan veya dolaylı ayrımcılıkla sınırlı kalmamakla, belirttiğimiz üzere insanlık dışı, aşağılayıcı muameleyle fiziksel/psikolojik/cinsel şiddet, istismara varan boyutlarda olmaktadır. 27 Temmuz 2022 tarihi ve öncesindeki tüm dosyalarda otizmli ve/veya zihinsel engelli gençler elleri ve kolları bağlanarak alıkonulmakta, bu haldeyken boğazı sıkılmakta, dövülmekte, tükürülmekte, aşağılanmaktadır. Tüm bu hususlar bakımevlerindeki kameralarda apaçık görünmesine rağmen, bakımevlerine özellikle pandemi sebebiyle ziyaretçi kabul edilmemesi ile kurumlar içinde sümen altı edilmektedir. Başlatılan idari soruşturmalar sonuçsuz kalmakta ya da göstermelik kabul edilen kurum/yer değiştirme/naklen atama işlemleri uygulanmaktadır. Kurumda çalışan ya da eskiden çalışmış kişiler ihlalleri görseler dahi korku ve çekinceler dolayısıyla bildirmemekte ya da açılan soruşturmalarda tanık olmamaktadır. Bu yönde bakanlıkların gerçekten anonim bir kurum içi ihbar mekanizmasına, sık ve habersiz denetimlere ihtiyaç bulunmaktadır.
SONSÖZ
Bakımevlerindeki sorunları çözmek için:
1- Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına Dair Sözleşme uyarınca insan onuruna yaraşır, uygulanabilir politikalarla engelli bireyin hayat boyu karşılaşacağı tüm hukuki ve toplumsal sorunlara karşı koruyucu politikalar oluşturmak ve mevzuatı bu politikalara göre düzenlemek, yeni kanunlar çıkartmak.
2- Türkiye’de Ruh Sağlığı Yasası’nın bir an önce çıkartılarak etkin denetim mekanizmaları ile takibini sağlamak.
Madde 15 - İşkence, insanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Maruz Kalmama
1. Hiç kimse işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye veya cezaya maruz kalmamalıdır. Özellikle, hiç kimse rızası alınmaksızın tıbbi veya bilimsel deneye tabi tutulmamalıdır.
2. Taraf Devletler engellilerin işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye veya cezaya karşı diğer bireylerle eşit koşullar altında korunmasını sağlamak için etkin bir şekilde tüm yasal, idari, yargısal ve diğer tedbirleri alır.
Madde 17 - Kişisel Bütünlüğün Korunması
Engelli her kişi, beden ve ruh bütünlüğüne diğer bireylerle eşit bir şekilde saygı duyulması hakkına sahiptir.
Copyright © 2022 by BAGATUR LAW,
All rights reserved. This white paper or any portion thereof may not be reproduced or used in any manner
whatsoever without the express written permission of BAGATUR LAW except for the use of brief quotations in a
white paper review.
3- Türk Medeni Kanunu’nda kaynak kanun olan İsviçre Medeni Kanunu’nda olduğu gibi vesayet hükümlerinin “yetişkinlerin korunması hukuku” kavramı adı altında yeniden düzenlenmek, özellikle aile kurumunda bakımın güçlendirilmesi için etkin tedbirler almak, gereken destek hizmetlerini sağlanmak.
4- Engelli birey ve ailesine bakımevinden bağımsız şekilde, evinde ya da uygun ortamlarda bakım desteği sağlamak, kişinin bakımevine yatırılması gerekiyor ise bu yatışın geçici olarak yapılması ve yatışın tekrarlanmaması için engelli bireye psikolojik ve özel eğitim konularında destek vermek.
5- Bakımevlerinde çalışan kişilere hizmet içi eğitimler vermek, hizmetin kapsamı ve yıpratıcılığı düşünüldüğünde sayıca bu kişileri arttırmak.
6- Bakımevlerinin günlük yaşam ile iç içe olmasını, bakımevinde kalan yetişkin engelli bireylerin mümkün olduğunca sosyal yaşam ve aktiviteler içerisinde olmasını sağlamak.
7- Tıp Fakülteleri’ne yetişkin engelli bakımı konusunda dersler koymak, bu konuda ihtiyaç duyulan uzman sağlık personelini yetiştirmek.
8- Bakımevlerinde kalan yetişkin engelli bireylerin gerek ruh gerekse beden sağlığı açısından takip etmek ve düzenli ve kapsamlı sağlık hizmeti vermek.
9- Bakımevi personelini engelli bakımı konusunda desteklemek, bakımevlerinde daha çok klinik psikolog istihdam etmek, mutlaka her bakımevine bir adet uzman psikiyatrist istihdam etmek ve gerekli görüldüğü takdirde ilaç, terapi ve benzeri gibi önleyici ve destekleyici tedavi modellerini uygulamak.
10- Bakımevlerindeki hak ihlalleri konusunda savcılığın etkin soruşturma yapabilmesi için politikalar geliştirmek, bu yönde Hakim ve Savcılar Kurulu ve/veya Adalet Akademisi yoluyla tüm hakim ve savcılara meslek içi eğitim vermek.
11- Bakımevi personelinin karşılaştığı hak ihlallerini anonim bir şekilde ihbar edebileceği ihbar hattı vb. gibi mekanizmalar kurmak, habersiz denetimleri sıklaştırmak, sivil toplum örgütlerini denetim mekanizmalarına dahil etmek, hak ihlallerini gerçekleştiren personelin idari ve cezai soruşturmalarını takip etmek, bunları layığıyla sonuçlandırmak.
12- Kişisel asistanlık sistemini kurarak bakımevi modelini kademeli olarak terk etmek.


Bilgilerinize saygıyla sunarız.
Av. Dr. J. Işıl Bağatur